ENDÜLJANS’TAN METAVERSE’E; CENNET ARZUMUZ

ENDÜLJANS’TAN METAVERSE’E; CENNET ARZUMUZ

 

Endüljans BelgesiMetaverse'in vaad ettikleri

İnsanoğlu tarih boyunca inancı yüzünden çok kez aldatıldı. İnanç insanın en hassas duygusudur ve bunu kullanmayı bilenler, insanları kolayca sömürmeyi ve yönlendirmeyi başardı.  
Eskiçağda krallar, kendilerine meşruiyet kazandırmak için yetkilerini tanrıdan aldıklarını veya bizzat kendilerinin tanrı-kral olduklarını öne sürerek büyük imparatorluklar kurmayı başardılar. Mezopotamya uygarlıklarında ve Mısır Uygarlığında bunu rahatlıkla görebiliriz. Bu durum Eskiçağla sınırlı kalmadı Ortaçağda bunun en büyük yansımalarını Hristiyanlık üzerinde gördük. Papalar üst düzey yetkilere sahiplerdi ve tanrının kararlarını onlar uyguluyor ve hatta tanrının işlerini yürütüyorlardı.  
Tanrının iyi insanlara vadettiği cenneti ve affedilmeyi para karşılığı satıyorlardı. Biz buna Endüljans adını verdik ve bunun anlamı göz yummak, bağışlanmaktı yani her şeye rağmen yaptıklarına rağmen göz yummak!

Martin Luther


Endüljans cennete tek yönlü biletti arafta beklemeye gerek yoktu. Bu inanılmaz fikir ortaçağda birçok insanın dikkatini çekti. Aldanmak farklı bir boyut kazandı. Para ver, günahlarını bağışlayayım. Para ver, cennette yerin hazır. Bu düzen uzun süre böyle gitti ta ki Martin Luther çıkıp “hayır bu düzen böyle gitmez” diyene kadar. Tamamıyla bitti mi ? hayır. Hiçbir şey tamamıyla bitmez. 
Bunun islam dünyasındaki karşılığı tevbe etmektir. Şanslıyız ki Allah bizden tevbe için para istemiyor. İslam dünyasındaki yansımalarını Hasan Sabbah’ın Haşhaşilik hareketinde de görebiliriz. Sabbah, müridlerine cenneti vadederek istediği her şeyi yaptırdı. Hatta onlara sözde cenneti gösterdi insanın cennete ulaşma arzusu öyle baskındı ki iyi bir insan olmaktan hariç her şeyi yaptık. 


Günümüz dünyasına baktığımızda artık tanrı-krallar yok. Bilimsel devrim insanoğlunun gelişmesini hızlandırdı internet çağı başladı. Eski geleneklerimizi geride bıraktık belki de bırakmadık hiçbir şey tamamıyla bitmez. 
İnternet çağı, kolayca zengin olma arzumuzu akıl almaz seviyelere yükseltti. Tıpkı Papaların endüljans satıp zengin oldukları gibi. Madem paramızla cenneti alamıyoruz o halde bu dünyada cenneti yaşamalıyız inancı bizi belki de hiç var olmayan sanal araziler, sanal dükkanlar almaya itti. Bu durumun Endüljanstan pek farkı yok gibi Metaverse yani Sanal Dünya’dan bir şeyler almak ortaçağdan gelen alışkanlığımız mı? Yoksa kolayca zengin olma hırsı mı? Dünyada cenneti yaşamak mı istedik? Aslında bu soruların cevabı basit; Hepsi! 
Metaverse, internet üzerinde yeni bir evren yarattı ve bu evrenden tapular sattı. Tabi bununla sınırlı kalmadı aslında bugün internet üzerinden neler yapabiliyorsak metaverse’de aynı şeyleri artırılmış gerçeklikle yapıyoruz alışverişlerimizi, sosyal aktivitelerimizi, gezmeyi… Bu sanal evrenin değerini belki şu an için anlayamayacağız ya da hiçbir zaman anlamayacağız belki de sanıldığı kadar değerli değildir sadece ortaçağda olanın bir benzeridir insanların paralarını sömürmek için güzel bir fikirdir. Bunu bilmiyoruz yeni bir Martin Luther çıkacak mı yoksa bütün Luther’ler sisteme ayak mı uyduracak? Bunu göreceğiz. İnsanlık gelişmeye devam edecek yerimizde durmayacağız ve alışkanlıklarımız asla tamamıyla bitmeyecek. Cennete ulaşma arzumuz da zengin olma arzumuz da bizimle sonsuza kadar gelecek ve bu iki denklem arasında savrulup duracağız.

 
Ve Yunus Emre’nin şu dizesiyle bitirelim; 

"Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle bir kaç huri

İsteyene ver onları bana seni gerek seni"