UNUTULMAYA MAHKUM GÜNDEM...

İnsanlık tarihi devrimler ve devinimler üzeredir. Gerek tarım devrimi olsun gerek Sanayi devrimi olsun her devrim geleceğe sönmez bir kav iletir. Bu kıvılcım; insan toplumunu dengede tutacak, haksızlığa karşı durmayı sevk edecek duygunun başını çeker. İnsanlar doğaları gereği özgürlüklerinin kısıtlanmasını istemez ve buna göre aksiyon alırlar. Akıllara kazınmış Fransız devrimi öfkeli bir halkın neler başarabileceğini gösteren önemli bir örnektir. Zira başı çeken hükümet yetkilileri o zaman da yandaşları gözetir, yargıyı yönetir, yasama görevinin ismini kirletir olmuştu. Baskı ve zulümlere dayanamayan halk geçmişte; Haiti’de, Macaristanda, Slovenya’da, Almanya’da, İtalya’da, Fransa’da, Sırbistan’da, Çarlık Rusya’da, Kübada başlarındaki Despotlara ya da krallara boyun eğmemişti. Yakın tarihte ise Doğu Almanya’da, Bangladeşte, Meksika’da, Filistinde, Porto Riko’da ve Doğu Türkistanda insanlar başta hükümetleri olmak üzere terörizm ve baskıdan muzdaripler fakat mücadeleyi bir an bile bırakmıyorlar. Çünkü insanoğlu böyledir, hakkını arar. Protesto haklarını seçimler ile değil mücadele ederek almıştır. Anayasal haklarını münakaşa ile değil kanıyla, teriyle yazmıştır. Devletinden korkmak istemez çünkü devlet onu yaşatmak için vardır. Polisi, askeri, doktoru, öğretmeni, işçisi, köylüsü hep bir elden ilk önce halk olma sıfatını kazanmalıdır. Jean Jack Rousseau Toplum sözleşmesini yazarken devlete kutsiyet affetmez hatta onu ezer. Çünlü toplumun ilk amacı birlik olabilmektir, devlet yalnız bir aracı kurumdur. Anayasal hakları korumak, halkı bir arada tutmaktır devletin görevi. Şayet bir devledin ferdi, Anayasal haklarından mahrum bırakılarak her türlü işkence ve zorbalıkla, nedeni bile açıklanmadan göz altına alınıp usülsüzce ifadesi alınabiliyorsa o devlette hukukun üstünlüğünün zerresinden söz edilemez. ‘’500 Yıllık devlet aklı var, sen anlamazsın, senin aklın anlamaya yetmez.’’ gibi provoke edici, aşağılayıcı ifadelerle devletin şiddet aygıtlarını savunan; ‘’ bir sözünle meydanlara iner, o protestocuların aklını alırız.’’ diyen insanlıktan çıkmış insan müsveddeleri maalesef insanoğlunun yüz karasıdır. Hazır devletin şiddet aygıtı demişken polislik gibi önemli bir mesleği kendi halkının iradesini bastırmak için kullanan bu akla yazıklar olsun. Bu kadar polis gücü 6 Şubat depreminde niçin sahaya inmedi? Bu ilaçlı toma suyu Boludaki otel yangınında nereye kaybolmuştu sormak istiyoruz. Biz milletin sesi olarak sorular soruyoruz ancak karşılığında cevap alamıyor sopa yiyoruz. Bakınız bir ülkenin içten içi çürüdüğünü anlamak için bir kaç şeye bakmak kafidir: Yargı düzgün işliyor mu ve yürütülen davalar ne kadar şeffaf. Geleneksel medya araçları hükümet propogandası yapıyor mu? Başta gençler ve öğrenciler olmak üzere halk günlük yaşantısından memnun mu? Sağlık, güvenlik, eğitim gibi önemli sosyal alanlarda torpil ve adam kayırma ne seviyede? Lokal ve global ekonomide ülkeyi temsil eden firmaların hükümetle yakınlıkları ne seviyede?’’ Bakın tüm bunları sadece tek bir kişi olarak düzeltme şansımız tabii ki yok. Ancak uzun bir süreç ve kararlı bir duruş ile aklı selim yaşayacağımız günlere ulaşabiliriz. Bu olaylardan bir şey çıkmaz, zaten gündem değişti yine hiçbir şey değişmedi hala her şey aynı gibi karamsar düşüncelere kapılmayın. Geçtiğimiz günlerde Gazi Üniversitesinden büyük bir öğrenci kitlesi ODTÜ Üniversitesindeki sıra arkadaşlarına destek olmak için yola çıktılar. Dayanışma ruhunu hissedebiliyor musunuz? Selam olsun hakkını aramak için haykıran öğrenci kardeşime, selam olsun mesaisi geç bitmesine rağmen bayrağını alıp halkını ezdirmek istemeyen emekçi kardeşime, selam olsun bu meselenin siyaset üstü bir mesele olduğunu kavrayıp toplumu adına çabalayan abilerime, ablalarıma, amcalarıma, kardeşlerime... Saraçhaneden, Kızılaya; Diyarbakırdan, İzmir’e bu memleket bizimdir, gerekeni yapacağız. Kropotkin bu günlerimizi şöyle özetlemiş: ’’ Yalnızca itaat edenler yollarını kendi başlarına arayanlardan daha sık yanılır. ’’ gün birlik olma günüdür.