Atatürk'ün Notlarında Hukuk
Atatürk'ün hukuk anlayışını kendi el yazı notları üzerinden basitçe anlatmaya çalıştım, iyi okumalar dilerim.

Giriş:
Bu kısa yazımızda Atatürk'ün Hukuk anlayışını kendi el yazı notları üzerinden basitçe anlatmaya çalışacağım. İyi okumalar dilerim.
Notlarda Hukuk:
Atatürk'ün hukuk ile ilgili notları Ankara Hukuk Mektebi'nin açılışı hakkında tuttuğu notlardır. Bu nüsahaların yedincisinde günümüz Türkçesi ile “Hukuk hükümlerini, kurallarını, din kuralları gibi değil, insanlığa ait olayları, olgunlaşmaları, ilerlemeleri takip ve ifade etmekle varlığını açıklayabilen yaşam kuralları olarak kabul etmek gereklidir.” Yazıyor olup, hemen yan tarafında ise günümüz Türkçesi ile “Eski hukukumuzun kaynağı Arap İslam hukuku idi. Dinî bakış açısı bu hukukun ölçüsü idi. Dinî görüş sadece medeni hukukta değil, anayasalarda bile hükmünü yürütüyordu. Yeni hukukumuzun esin kaynağı, bir taraftan Türkçülük diğer taraftan Batıcılıktır.” Yazar[1].
Atatürk’ün bu sözlerinden ilki olan ifade, hukukun nereden geldiğine ve ne işe yaradığına dair çok temel bir ayrım yapıyor. Hukuk kurallarının kaynağını, dinin buyruklarında değil, doğrudan insanlığın kendi yaşam tecrübesinde, gelişmesinde ve ilerlemesinde arıyor. Yani Atatürk’e göre hukuk, Tanrı'dan gelen değişmez emirler gibi değil, insanların yaşadığı olayları, büyümeyi ve değişimi anlamaya ve bunları düzenlemeye çalışan bir “yaşam kılavuzu” olmalıdır. Bu yaklaşım, hukukun dini değil, insani bir temele dayanması gerektiğini, statik değil, dinamik ve gelişen bir yapıya sahip olması gerektiğini vurgular. Atatürk ikinci tırnak işaretli sözde de bir zamanlar yürürlükte olan hukuk sistemimizi bir tür tarihsel analizden geçiriyor. Eski hukukumuzun kökenlerini ve işleyiş biçimini ortaya koyarak, onun Arap İslam Hukuku’na dayandığını ve “dinî bir bakış açısının” bu hukukun temel ölçütü olduğunu belirtiyor. Hatta bu dini etkinin sadece günlük hayatı düzenleyen medeni hukukla sınırlı kalmayıp, devletin en temel kurallarını belirleyen anayasalara kadar sızdığını vurguluyor. Atatürk’e göre bu durum çağdaş bir ulus-devlette olması gereken seküler (Laik) ve rasyonel (akla uygun) hukuk yapısına aykırıdır[2]. İkinci sözün devamında ise Atatürk inşa edilecek “yeni hukukun” ilham kaynaklarını belirlerken iki ana sütundan bahsediyor. Birincisi “Türkçülük” kavramıyla özetlenen, milli kimliğimizden ve özgün değerlerimizden beslenen, kendi toplumumuza özel bir hukuk anlayışı; diğeri ise “Batıcılık”, yani modern ve çağdaş Batı hukuk sistemlerinin ilkelerinden ve deneyimlerinden yararlanma isteği. Dolayısıyla, Atatürk'ün bu sözleri, geleneği eleştirel bir süzgeçten geçirirken, milli olanla çağdaş olanı sentezleyen, böylece hem özgün hem de ilerici bir hukuk düzeni kurma vizyonunu özetlemektedir.
Not defteri nüsahalarının bir diğerinde ise günümüz Türkçesi ile “Yeni ve laik esaslardan esinlenen Türk hukuk bilgisi inkılabın yolunu aydınlatacaktır. Bunun gerçekleşmesi ancak, Batı’nın çağdaş eserlerinin bize nakledilmesiyle mümkündür”. Yazıyor olup, yanında ise günümüz Türkçesi ile “Modern ve çağdaş milletlerin yürüdüğü yolda yürümeye ve yaşamlarında takip ettikleri yol ve yöntemleri takip etmeye karar veren milletimizin hukuk bilgisi ve hukuk alanındaki kazanımları da medeniyetin ve çağımızın kabul ettiklerinin aynı olacaktır.
Atatürk'ün diğer nüsahada yer alan ilk tırnak işaretli sözünden anlaşılacağı üzere, Atatürk’ün hukuk devrimi ve hukuk anlayışında hukukun dini dogmalardan ve geleneksel normlardan ayrıştırılarak, aklın ve bilimin rehberliğinde inşa edilmesi gerekmektedir[4]. Hukuk, sadece mevcut durumu düzenleyen bir araç olmanın ötesinde, toplumsal dönüşümün ve çağdaşlaşmanın temel itici gücü, yani “inkılabın yolunu aydınlatan” bir fener niteliğindedir. Bu vizyonun gerçekleşmesi için ise Atatürk, Batı'nın çağdaş hukuki birikimlerinin ve eserlerinin Türkiye'ye rasyonel bir şekilde adapte edilmesini gerekli görür. İkinci tırnak işaretli sözde belirtildiği üzere, Atatürk'ün hukuk ve adalet anlayışı, Türk milletinin evrensel medeniyetle bütünleşme ve çağdaş standartları benimseme arzusunun güçlü bir ifadesidir. İlgili ifade, Türkiye'nin kendi içine kapanık bir gelişim yerine, uluslararası arenada saygın bir konuma gelme ve evrensel değerlerle uyumlu bir hukuk düzeni inşa etme hedefinin altını çizer. Hukuk alanındaki bilginin ve kazanımların, “medeniyetin ve çağımızın kabul ettiklerinin aynı” olması gerekliliği, Türk hukuk sisteminin uluslararası normlara ve çağdaş hukukun evrensel ilkelerine uygun hale getirilmesi gerektiğini vurgular[5]. Bu bağlamda, Atatürk'ün “Medeniyetin çok verimli eserlerinden Türk milletinin faydalanmasına engel olmaya kimsenin yetkisi yoktur” şeklindeki kararlı beyanı, hukuk reformlarının önündeki her türlü gelenekselci engelin ve geri kalmışlık zihniyetinin reddini temsil eder. Basitçe anlatmak gerekir ise bu söz, medeniyetin sunduğu bilgi, birikim ve hukuk sistemlerinin Türk milletinin doğal hakkı olduğunu, bu kazanımlardan faydalanmanın ülkenin ilerlemesi ve modernleşmesi için vazgeçilmez bir gereklilik olduğunu güçlü bir biçimde ifade etmektedir.
Kaynaklar:
[1] Genelkurmay, Atatürk’ün Not Defterleri, Cilt12, s.55-56
[2] Ahmet Mumcu, Atatürk’ün Kültür Anlayışında Vicdan ve Din Özgürlüğünün Yeri, Ankara, 1991, s.63
[3] Genelkurmay, a.g.e, s.61-62
[4] Muammer Aksoy, Atatürk'ün Laik Hukuk Devleti, Türk Hukuk Kurumu Yay., s.7; Prof. Aksoy Türkiyenin en büyük hukukçularından ve Atatürk dönemi Adliye vekili Mahmut Esat Bozkurt'un öğrencisidir.
[5] Genelkurmay, a.g.e, s.51-52