EDEBİYATIN KELİME KÖKENİ

Bu makalede edebiyatın kelime kökenine ineceğiz.

EDEBİYATIN KELİME KÖKENİ

EDEBİYATIN KELİME KÖKENİ

Edebiyat, Arapça edeb kökünden türetilmiştir. Çok eski çağlarda davet anlamına gelen kelime, İslamiyet'in doğuşundan bir asır önce zariflik ve ahlakla ilgili 'edeb' anlamını kazanır. Sonra ilmü'l-edeb (edeb ilmi), çeşitli bilgi dallarının genel adı olur. Osmanlı dönemi metinlerinde ilmü'l-edeb bahsinde, kurallara uygun ve güzel yazı yazmanın yöntemleri anlatılmıştır. Tanzimat'tan sonra edebiyat kavramı literatür karşılığında kullanılmaya başlanmış ve böylece yaygınlık kazanmıştır. Edebiyat kelimesinin bilhassa Arapça kaynaklarda ve Osmanlı metinlerinde hangi anlamlarda kullanıldığını araştıran M. Kaya Bilgegil'in değerlendirmesine göre edebiyat;
1) Ahlaki bir mana,
2) Dile ait ilimler,
3) Güzel yazma sanatı ve onun öğretimi,
4) Edebî yazılar,
5) Bir mevzu ile ilgili neşriyat,
6) Lüzumsuz yere sözü uzatmak, edada tasannuya düşmek manalarını ifade etmek üzere kullanılmıştır (Bilgegil 1980: 18).

Edebiyatın bilim ve sanat yönü üzerindeki ayrıntılara geçmeden önce bu kavramın sözlüklerde nasıl tanımlandığına da bir göz atalım.

Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlük'ünde edebiyat;
1) Olay, düşünce, duygu ve imajların dil aracılığı ile biçimlendirilmesi sanatı; yazın, literatür
2) Bir bilim kolunun türlü konuları üzerine yazılmış yazı ve eserlerin hepsi; literatür,
3) İçten olmayan, gereksiz boş sözler şeklinde tarif edilir.

Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügar'inde edebiyat sözcüğü;
1) Nazımlı, nesirli güzel sözler,
2) Bu sözlerden bahseden ilim, diye tanımlanır.

D. Mehmet Doğan'ın hazırladığı Büyük Türkçe Sözlük'te edebiyat kavramının karşısında yazılanlar şöyledir:
1) Düşünce, duygu ve hayallerin, yazı veya sözle, dil vasıtası ile güzel bir şekilde ifade edilmesi sanatı;
2) Yazma ve söz sanatı ile ilgili kaidelerin tamamı veya bu kaidele-re uygun eserleri içine alan disiplin;
3) Bir milletin, bir ülkenin, bir devrin edebi eserlerinin tamamı;
4) Bir ilmin, bir sanatın kaideleri, çeşitli kolları ve ürünleri ile ilgili eserlerin tamamı, literatür.

Bu tanımlarda edebiyat kelimesiyle ilgili şu ortak noktalar göze çarpmaktadır:
Edebiyat, kelimelerle meydana getirilen bir sanat dalıdır.
Edebiyat, edebi eserleri çeşitli yönleriyle inceleyen bilim dalıdır.
Edebiyat, herhangi bir bilim veya sanat dalırun kurallarına ve yöntemlerine dair yazılmış eserlerin tamamıdır.
Edebiyat, boş ve gereksiz sözlerdir (Önal 1999: 15-17).

Bu tanımlardan ilk ikisinin yerine yazın, üçüncüsünün yerine de yaygın olarak literatür kavramı kullanılmaktadır. Edebiyat yerine kullanılan yazın kavramı, edebiyata yüklenen ilk iki anlamı üstlenmiş görünmektedir. Böylece kavramın yazıya ilişkin anlamına öncelik verilmiştir. Ne var ki yazın kelimesi edebiyat kavranuna yüklenen anlamı tam olarak içermemektedir. Çünkü edebiyat, sözlü geleneği de kapsayan bir anlam çerçevesine sahiptir.

Türk edebiyatının tarihi metinleri dikkate alındığında edebiyat kavramının kapsamı daha da genişler. Geçmiş yüzyıllarda yazılan manzum sözlükler, öğretici niteliği belirgin öğüt kitapları, menkıbeler ve hatta tarihler edebiyat kavramının içinde yer alır. Bu tür metinler, kurmaca ve hayal ürünü oluşlarından değil de kendilerine özgü dil kullanımlarından, bilhassa divan şiirinin dayandığı estetik anlayışa bağlı olduklarından ötürü edebî değer kazanıyorlardı.

Bütün bu tanımlardan sonra edebiyat kavramıyla ilgili söylenmesi gereken özetle şudur: Edebiyat; malzemesi dil, kaynağı yaşantılar ve hayal gücü olan bir yaratıcılık biçimidir. Başka bir deyişle edebiyat; duygu, düşünce ve hayalleri, olayları, eşyaları, soyut ve somut değerleri anlatmak üzere kelimelerle meydana getirilen bir sanat dalıdır. Aynı zamanda edebî eserleri inceleyen bir bilim dalının da adıdır.

-

Kaynakça: Prof. Dr. Muhsin Macit, Uğur Soldan - Edebiyat Bilgi Ve Teorileri El Kitabı