NAR TANELERİ
''Ben'' öznesine ve bu öznenin göreceliliğine, tekilliğine yahut çoğulluğuna, algısal farklılıklarına değinen, İtalyan edebiyatının önemli bir varoluşçu yazarı olan Luigi Pirandello'nun Biri, Hiçbiri, Binlercesi adlı eseri paralelinde ilerleyen düşündürücü bir deneme yazısı.

NAR TANELERİ
Okura dipnot: Bu yazıda okura, anlam kargaşasına mahal vermemek için "sen" diye hitap edilecektir.
X, Y ve Z adlı kişilerin herhangi bir erek için herhangi bir yerde buluştuğunu tasavvur et. Bu ortamda kaç kişi vardır? Üç mü? Yoksa dokuz mu?
Genelgeçer yaklaşıma göre -ki bu hiç de tuhaf görünmez göze ilk bakışta- cevap üçtür. Meseleyi alışılagelmişin dışında irdeleyen bir başka yaklaşıma göreyse cevap dokuzdur. Evet, dokuz!
Yazma melekesi ve edebi-felsefi muhayyilesini insan varoluşu üzerine yoğunlaştırmış İtalyan yazar Luigi Pirandello'nun "İnsan bir midir, hiç midir, yoksa binlerce midir?" sorusuna cevap aradığı Biri, Hiçbiri, Binlercesi adlı kitabına göre bu bağlam göz önünde bulundurulduğunda çıkarılacak liste şudur:
1) X'e göre kendisi
2) Y'ye göre X
3) Z'ye göre X
4) Y'ye göre kendisi
5) X'e göre Y
6) Z'ye göre Y
7) Z'ye göre kendisi
8) X'e göre Z
9) Y'ye göre Z
Pirandello'nun dizdiği bu liste ilk bakışta çılgınca, delice, hatta biraz saçma gözükse de, dosdoğrudur özünde. Bir düşün, çevrende bulunan her tipten insanı ve onların sana yaklaşımlarını. Her birinden aynı muameleyi mi görüyorsun, yoksa her birinden başka başka mı? Sen hep sendin ve sen hep sendinse eğer, ilk seçenek daha makul gelir kulağa. Bilâkis genelgeçer düşünce yanlış çıkarıma ulaştırır bu hususta. Bunu kanıtlamak için şöyle bir düşünmeni, ama gerçekten kafa yorarak, ciddi manada, uzun uzadıya düşünmeni isteyeceğim senden.
Bir arkadaşın vardır hani, kötü çocuk değildir de, gene de ayda yılda bir buluşur görüşürsünüz, pek yakın olmadığınızdan dolayı öyle derin sohbetlere de kalkışmazsınız. Bir arkadaşın daha vardır, her derde düştüğünde seni o dipsiz kuyudan çekip çıkaran, içini dışını bilen, ne kadar sıkı giyinirsen giyin karşısında anadan üryan olmaktan felah bulamadığın. Annenin gözünde kıçını bezlediği sevimli bir bebekten öteye geçemezken, lisede kız meselesi için dayak attığın çocuğun gözünde tam bir canavarsındır. Baban seni beceriksiz, işe yaramaz, hayırsız bir evlattan öte görmeyebilir bazen. Oysa geçen yaz bir mukabele bulup girdiğin işi ne kadar çabuk kavramıştın ve işin müdavimleri seni nasıl methetmişlerdi. Yani bu üç kıyasta bile, sen aynı sendin de sen aynı sen değildin.
Kıssadan hisse herkesin yaklaşımı farklıdır. Ve her yaklaşım görecelidir. Konu insanın bir mi, hiç mi, binlerce mi olduğuna gelince mutlak çıkarımlarda bulunmak imkânsızlaşmaya başlar. "Ben" denen tekil özne birden formlarını arttırmaya başlar, birden binlerce olursun, binbir farklı yaklaşım ve binbir farklı kişilik arasındaki köprüde bocalayıp durursun, sonra "Ben" denen öznenin tekilliği gelir aklına, boğulursun, sonra deliliğin sınırında dolaşırken koca bir hiç geçirirsin içinden, duman bulutu gibi yerle yeksan olur tüm perspektifler... Fakat tüm bu bocalama hâlinin sonu gelmez bir türlü, sündükçe süner, ne ölümcül sürünceme bu!
İşte Pirandello, mevzu bahis kitabında bu sürünceme haline öyle güzel değiniyor ki; sanki günlerdir aklına takılan, ha bire melodisini mırıldanıp durduğun fakat bir türlü adını anımsayamadığın o şarkıyı haykırıyor sana. Fakat öyle fısıltılı bir haykırış ki bu, hep bir tereddüt hep bir sakınca, başka başka şarkılar saklanmış gibi o şarkının içine. Sığamamış tek bir şarkı binlerce şarkıya, ya da sığamamış binlerce şarkı tek bir şarkıya, ya da ortada ne şarkı var ne melodi, her şey başlı basınca koca bir sanrı sanki.
Okurken bazı yerlerde başım ağrımıştı kitabı. Baş ağrım kesinkes kesilmese de bir nebze dinmişti sonrasında. Bu baş ağrısı şu cümleyle başlamıştı: "Başkalarının gözünde bugüne dek kendim olduğumu sandığım kişi olmadığım düşüncesine takılıp kaldım." Şu cümlelerle de bitmemesine rağmen dinmişti bir nebze: "Ölümü düşünmek ve dua etmek. Buna hala ihtiyaç duyanlar var ve çanlar onlar için çalıyor. Benim artık buna ihtiyacım yok çünkü her an ölüyorum ben ve hiçbir anıya sahip olmadan yeniden doğuyorum: bir bütün olarak yaşıyorum ama artık kendi içimde değil, dışarıda olan her şeyin içinde." Bu iki cümleyi birbirine bağlayan, köprü vasfı gören, yani kitabın ana fikri olan cümle ise şudur: "Hiçbir şey herkes için aynı değildir..."
Gerçekten de öyledir. Biraz ironik kaçacak ama nar gibidir insan. Bir bak sen sensin, koca bir narsın sen. Bir bak binlerce nar tanesisin; ona göre, şuna göre, buna göre sensin, sen sen değilsin.
Bunca laf sonunda varacağım nokta şudur: Belki de kendisi için hiç kimse olan biri olmaktır tek umar. Belki de herkes için biri olmanın yolu budur.
***
Kaynakça
Luigi Pirandello, Biri, Hiçbiri, Binlercesi, Zeplin Kitap, 2019