VIII. Henry ve Anglikanizmin Doğuşu: Bir Taht, Bir Aşk (!), Bir Mezhep
Tarih, çoğu zaman büyük dönüşümlerin ardında kişisel hırslar, tutkular ve krizlerin olduğunu gösterir. Bazı küçük ayrıntılar bazen tarihin seyrini değiştirebilir. XVI. Yüzyıl İngiltere’sinde baskıcı ve otoriter Tudor hanedanlığının hüküm sürdüğü yıllarda VIII. Henry kendisi için küçük tarih için büyük bir adım atmıştı ve bu İngiltere tarihinin dönüm noktasıydı.
Avrupa tarihinde hatta genel milletler tarihinde evlilik yoluyla ittifak kurmak olası bir davranıştı ve beklenen bir durumdu hatta hükümdar çocukları bu duruma göre yetiştirilirdi. Habsburg hanedanlığının tüm neredeyse tüm Avrupa’ya hükmetmesinin alameti farikası buydu, evliliklerle ittifak kurup etki alanını genişletmek.
Ancak Henry’nin durumu biraz farklıydı. Henry, Tudor Hanedanlığının ikinci kralıydı ve İngiltere’yi güçlü bir otorite ile yönetmekteydi. Monarşide hanedanlığının devam etmesi için en önemli kural erkek varisti ve Henry’nin eşi Aragonlu Catherine uzun yıllar evli olmalarına rağmen erkek varis dünyaya getirememişti. Bu durum hanedanlığın devamını tehlikeye sokuyordu. Henry bu durumu düzeltmek ve işleri yoluna koymak için Catherine’den boşanarak hayatının aşkı Anna Boleyn ile evlenmek istiyordu. Lakin bu aşkın önünde önemli bir engel vardı İngiltere Katolik bir ülkeydi ve Katolik mezhebinde boşanma yetkisi Papa’dadır. Papa VII. Clement boşanma talebini reddetti. Reddetmesinin ardında yatan büyük sebepler vardı evlilikler çoğu zaman siyasi demiştik ve Catherine, Kutsal Roma-Cermen imparatoru Şarlken’in teyzesiydi ve Papa Şarlken’in etkisi altındaydı. Şarlken teyzesinin dul kalmasını istemezdi.
Henry, hayatının aşkı için önemli bir karar vermek zorundaydı. Papa’nın bu kararını yalnızca dini otorite ile değil İngiltere’nin egemenliğine el uzatılmış bir karar olarak görüyordu. Tüm kraliyet yetkisi üzerinde bulunan Henry, Parlamentoyu toplayarak 1534’de Üstünlük Yasasını kabul etti. Bu yasaya göre İngiltere Kilisesinin en yüce başı Papa değil, kraldı. Böylece Katolik Kilisesi ile bağlar koparılmış oldu. Anglikan Kilisesi doğdu ve Henry hem devletin hem de kilisenin lideri haline geldi. Bu adım dönüm noktasıydı yalnızca İngiltere için değil Avrupa’da hala devam eden mezhep çatışmalarının kilise ve devlet ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına yol açtı. Protestan Reformu öncüsü Martin Luther, kıtada büyük bir yankı uyandırdığı zamanda Henry’nin bu hamlesi İngiltere’yi Katolik dünyasından kendi benzersiz yoluna soktu.
Henry istediğini almıştı Catherine’den boşandı ve Boleyn ile evlendi. Ancak işler hiçte istediği gibi gitmemişti. Bu evlilik bir öncekinden daha kısa sürdü ve Boleyn devlete ihanet suçundan yargılanarak idam edildi. Henry sevdiği kadın için Papa’yı karşına aldı ancak sevdiği kadını da ipe götürdü.
Henry, hayatının aşkı Boleyn’in ardından erkek varis için arka arkaya dört kadınla daha evlendi. Bunlar sırasıyla Jane Seymour, Clevesli Anne, Catherine Howard ve Catherine Parr idi.
Bu dramatik ve çalkantılı hikayenin arka planında mezhep değişikliği kalıcı bir miras bıraktı. Anglikanizm, zamanla hem dini hem de siyasi bir kimlik kazandı. İngiltere Roma’dan uzaklaştı kendi milli kilisesiyle yeniden şekillendi ve bugünki haline büründü.
Bugün Anglikan Kilisesi, dünya çapında yaklaşık 85 milyon mensubu olan bir mezhep haline geldi. Bu mezhebin temelinde Henry’nin kişisel arzularının, siyasi iradesiyle birleştiği karmaşık ama tarihi bir mücadele yatmaktadır.