Mustafa Kemal Atatürk'ün Doğum Tarihi ve Nüfus Cüzdanı

Mustafa Kemal Atatürk'ün Doğum Tarihi ve Nüfus Cüzdanı

Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisini sürekli olarak yenileyen bir birey, bir düşünür, yetenekli bir komutan, bir devlet kurucusu ve ihtilalci/devrimci bir kişilik olarak yetişmesinde ailesinin ve gördüğü eğitim/öğrenimin dışında, dünyaya gözlerini açtığı tarihsel dönemeçteki siyasal, toplumsal, felsefi değerlerin, doğup büyüdüğü Selanik ve Makedonya çevresinin ve kendisini geleceğe hazırlamak için harcadığı çabaların büyük etkisi söz konusudur. Atatürk'ü araştırırken öncelikle bu etmenler üzerinde durmak gerekir.

Zübeyde-Ali Rıza çiftinin dördüncü çocukları olarak doğan Mustafa, tarihin önemli dönemeçlerinden birinde gözlerini dünyaya açmıştı. Nüfus kaydına, Osmanlı İmparatorluğu'nda kullanılan Rumî (Malî) takvime göre, yalnızca 1296 yılı işlenmiş, ay ve gün ise belirtilmemişti. O dönemde genelde yeni doğan çocukların doğum günleri aile büyüğünce evdeki Kur'an'ın iç kapağına yazıldığı için Ali Rıza Efendi'de böyle hareket etmişti. Ancak Zübeyde Hanım'ın açıkladığına göre söz konusu Kur'an kaybolduğu için nüfus kaydına Mustafa'nın doğum ayı ve günü geçirilememişti. Aslında ona doğumunda Selanik müdürlüğünce verilen nüfus cüzdanının ya kaydolduğu okullardan birinde kaldığı ya da sonraları kaybolduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle onun doğum tarihini belirleyen ilk belgeler askeri okullardaki öğrenci kayıtları olmaktadır. Bu kayıtlarda ay ve gün belirtilmeden doğum yeri ve tarihi hep "Selanik, 1296" olarak gösterilmiştir.

Kendisini seçim hakkından yoksun kılmak amacıyla Ocak 1922'de seçim yasasında yapılmak istenen değişikliğe karşı duyulan tepki sırasında Ankara Belediye Meclisi'nin aldığı kararla Hacıbayram Mahallesi nüfüsuna (Hane/Ev N: 161/1) kaydedilmişti (KAA, 177). Bize kadar ulaşan nüfusla ilgili ilk kaydı ise, İzmir'de Uşaklıgiller'in kızı Latife ile evlenirken almış olduğu belgedir. "Türkiye Hükümeti Nüfus Tezkeresi" başlığını taşıyan 27 Kânunisani 1339 (Ocak 1923) tarihli belgede, doğum yeri ve hangi nüfusa kayıtlı olduğu belirtilmeksizin yalnızca doğum tarihi (1296) verilmiştir. Bunda Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, "İzmir Göztepe"de yani nişanlısı Latife Hanım'ın evinde oturur görünmektedir. Onun fahri (onursal) hemşehrisi olduğu İzmir nüfusundan alınan bu belge, evlenmek gibi işlemlerde günümüzde de alınması gereken bir ikamet (oturma) belgesi niteliğindedir.

Ancak Mustafa Kemal'in İzmir dışında fahri hemşehriliğe seçildiği öteki kentlerin nüfusuna da kaydedildiği anlaşılmaktadır. Ona ilk onursal hemşehrilik Erzurum'da verilmişti. Müdafaâ-i Hukuk Derneği yönetim kurulu, 21 Ağustos 1919'daki toplantısında sine-i millet'e katılan eski Ordu Müfettişine kentin evlatları arasında yer almasını önermişti. O da 27 Ağustos'ta verdiği yanıtta bunu memnunlukla kabul ettiğini belirterek kent nüfusuna kaydedilmesini dilemişti (ATTB, 55). İzmir'in kurtarılışından sonra merkez ve bağlı belediye ve idare meclisleri, 10 Eylül'den beri kentlerinde bulunan Başkomutan Mustafa Kemal'e onursal hemşehrilik önerilmesini kararlaştırmışlardı. Bunun üzerine 24 Eylül'de "hamiyetli" diye nitelediği İzmir halkına bir teşekkür bildirisi yayımlayan Mustafa Kemal, bu öneriyi, "muzafferiyeti (utkuyu) müjdeleyen bir simge" olarak gördüğünü belirtmişti (Agy, 461). İzmir onursal hemşehriliğini çok geçmeden Ankara izlemişti. Ankara Belediye Ercümeni, 2 Ekim 1922'de İzmir'den Ankara'ya dönen ve büyük coşku ile karşılanan TBMM Başkanı Gazi Mustafa Kemal'e onursal hemşehrilik önermeyi gerekli görmüştü. 5 Ekim günlü mektubuyla bunu teşekkürle kabul ettiğini bildiren Mustafa Kemal, TBMM'nin, ancak "Ankara'nın kahraman muhitinde pervasızca bağımsızlık mücadelesine devam edebildiğini" de vurgulamıştı (ABE, XIII, 381)

Ertesi yıl onursal hemşehrilik önerisi Rize'den gelmişti. Mustafa Kemal, 28 Nisan 1923 günü telgrafta "muazzez" bir kentin vatandaşları arasında kendisine bir yer ayrılmasından ötürü duyduğu sevinci belirtmişti (Agy, 500). Rize'yi de Diyarbakır izlemişti. Bu nedenle Belediye Başkanlığı'na gönderdiği 5 Nisan 1926 günlü mektupla gösterilen "kadirşinaslığa" (kadirbilirliğe) teşekkür etmişti (Kara Âmid, Atatürk Yılında Diyarbakır, 1981, s.31; ASD, V, 157)Dolayısıyla doğumunda Selanik nüfusuna kaydedilen Mustafa Kemal'in, TBMM Hükümeti'nin kuruluşu ile Ankara nüfusuna alındığını, bunun dışında fahri hemşehri seçildiği Erzurum, İzmir, Rize, Diyarbakır ve Gaziantep gibi kentlerin nüfuslarına da onursal hemşehri olarak kaydedildiği görülmektedir.

Mustafa Kemal'in bugün için bildiğimiz en ayrıntılı nüfus belgesi, Osmanlı saltanatına son verilmesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti vatandaşları için düzenlenen nüfus cüzdanıdır. 27 Mart 1339'da (1923) Ankara Nüfus Müdürlüğü'nce verilen cüzdanda onun Ankara nüfusuna kayıtlı olduğu ve Hacıbayram Mahallesi 161/1 numaralı evde oturduğu belirtilmektedir. İlk sayfada cüzdanın veriliş nedeni şöyle açıklanmıştır:

"İşbu huviyet cüzdanında isim ve şöhret ve hal ve san'atı muharrer (yazılı) olan Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti tâbiiyetini haiz olup ol suretle ceride-i nüfusda mukayyed olduğunu müşir (belirten) işbu hüviyet vüzdanı i'ta kılındı (verildi)."

Cüzdanda o sırada 42 yaşlarında olan Mustafa Kemal'in fiziksel özellikleri, kimliği, doğum tarihi, mesleği ve medeni hali ile ilgili şu bilgiler verilmektedir:

Boy: Orta
Saç: Sarı
Göz: Mavi
Burun: Âdeta (düz ice)
Ağız: Âdeta
Bıyık: Sarı, kesik
Sakal: Tıraş
Çene: Uzunca
Çehre: Uzunca
Renk: Beyaz
Alâmet-i fârika-i tabiiye (Ayırdedici işaretler): Tam
İsim ve şöhreti: Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri
Tarih ve mahall-i veladeti (Doğum tarihi ve yeri): Selanik, 1296. Bin iki yüz doksan altı
Pederinin ismiyle mahall-i ikameti (Babasının adı ve oturduğu yer): Tüccardan müteveffa (ölü) Ali Rıza Efendi
Validesinin ismiyle mahall-i ikameti: Müteveffiye Zübeyde Hanımefendi
Müteehhil ve zevcesi müteaddid olup olmadığı (Evli ve çok eşli olup olmadığı):  Bir zevcesi vardır.
Deracat ve sunuf-ı askeriyesi: Müşir (Mareşal)

Latife  Hanım ile evli iken düzenlenen bu cüzdanla Mustafa Kemal'in Ankara hemşehrisi olarak 10 Ocak 1923'te yapılan Hacıbayram Mahallesi muhtar seçimlerine katılıp oy kullandığı da bilinmektedir (ASD, II, 48).

Yeni Türk abecesinin kabulünden (1928) sonra her vatandaş gibi Mustafa Kemal’in nüfus cüzdanının da yenilenmiş olması gerekir. Onun dışında Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesinden sonra Ankara Nüfus Müdürlüğü’nce düzenlenmiş olan iki ayrı nüfus cüzdanı bulunmaktadır. 993.814-B. seri ve 51 sıra numaralı cüzdanda adı hanesine Mustafa ya da Mustafa Kemal yerine yalnızca Kemal, lakap ve şöhreti (soyadı) bölümüne de doğal olarak Atatürk yazılmıştır. (Atatürk, Kültür Bak. Yay., s.14). Ondan bir süre sonra düzenlenen 933.815-B seri ve 51 sıra numaralı cüzdanda ise o yıllarda etkili olan Türkçenin özleştirilmesi çabalarının etkisiyle Kemal adının Kamâl biçiminde yazıldığı görülmektedir. Değişiklikler nedeniyle düzenlenen bu cüzdanlarda da doğum tarihi 1881 olarak gösterilmiştir. Ankara/Çankaya nüfusuna kayıtlıdır (Hane N: 139, Cilt 56, Sahife N: 49). Medeni hali kısmına da “evli değildir” diye yazılmıştır.

Mustafa Kemal’in Rumi takvime göre doğum tarihi olarak verilen 1296 yılı, Miladi takvimin 13 Mart 1880-12 Mart 1881 günlerini kapsamaktadır. Cumhuriyet döneminde Miladi Takvim’in kabul edilmesinden sonra doğum yılı 1880 olarak gösterilmiş, resmi sayılacak yayınlarda da bu tarih kullanılmıştır (Tarih IV, 359). Ne ki doğum ay ve gününün saptanması çalışmalarında kesin bir sonuca varılamayınca onun mayıs ayında dünyaya gelmiş olduğu kabul edilmiş ve doğum yılı 1881 olarak değiştirilmiştir.

Harp Okulu’ndan sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy, 1881 tarihinin “gerçek gibi” olduğunu söylerken (SAA, 3), çocukluk arkadaşı olup onun yaşamının sonuna kadar yanında bulunan ve dahası 10 Kasım 1938 sabahı Atatürk’ün vefat ettiğini öğrendiğinde intihar girişiminde bulunan Salih Bozok ise, doğum tarihinin 1880’den de önce olabileceğini öne sürmektedir. 1934’te Atatürk’ün Trakya gezisine katılan Dr. Asım Arar, S. Bozok’un kendisine, Mustafa Kemal’in doğum tarihinin 1880 öncesi olduğunu söylediğini belirtmektedir. (Son Günlerinde Atatürk, 12).

Mustafa Kemal’in doğum ay ve gününe gelince, Enver Behnan Şapolyo,  Zübeyde Hanım’ın kendisine bu üçüncü oğlunun kış mevsiminin en soğuk 40 günlük dönemi olan erbin’de (22 Aralık-31 Ocak) ve “aklında kaldığına göre 23 Kânunuevvel 1296’da” doğduğunu söylediğini belirterek Atatürk’ün doğum tarihinin 23 Aralık olması gerektiğini öne sürmüştü. (Kemal Atatürk, 1959, s.17). Buna karşın Atatürk kendisine bahar aylarında doğduğunun söylendiğini açıklamıştı (AH, I, 5). Onun bu anlatımına bazı nedenlerin de eklenmesiyle doğum gününün 19 Mayıs olması kabul edilmişti.

Bu konuda ilk öneri, Lozan Konferansı’nda Türk delegeleri arasında yeralmış olan milletvekili Reşit Saffet Atabinen’den gelmişti. O, 19 Mayıs 1932’de Cumhurbaşkanı Atatürk’e “Doğum gününüz kutlu olsun!” yollu bir telgraf çekmişti. Aynı yıl, Aydın Halkevi’de Atatürk’ün doğum gününü Gazi Günü ilan etmek istediğinde kendisinden hangi gün doğduğu sorulmuştu. Ancak o, “Bana sormayın, ben doğum günümü bilmiyorum!” yanıtını vermiş, bununla birlikte Gazi Günü olarak Samsun’a çıktığı günün kabul edilmesini istemişti (AHE, 7). 1937’de İngiltere Büyükelçiliği, Kral VIII. Edouard’ın Atatürk’ün doğum gününü kutlamak istediğinden bahisle Dışişlerinden onun hangi tarihte doğduğunu sormuştu. Konu kendisine iletildiğinde 19 Mayıs gününü yeğlemişti. Bunun üzerine de Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın imzasıyla 12 Kasım 1936’da Dışişleri Bakanlığı’na şu yazı gönderilmişti:

“Reisicumhur Atatürk’ün 19 Mayıs 1881 tarihinde doğmuş olduklarını arzederim.”

VIII. Edouard’ın tahttan vazgeçmesi üzerine kral olan VI. George 19 Mayıs 1937’de bir telgrafla onun doğum gününü kutladığında buna, “Doğumumun yıldönümü münasebetiyle Majestelerinin göndermek nezaketinde bulundukları telgraftan ziyadesiyle mütehassis oldum (duygulandım).” diye yanıt vermişti (ASD, V, 193). Böylece onun Ordu Müfettişi olarak Samsun’a çıktığı ve Söylev’ine başlangıç olarak aldığı 19 Mayıs, doğum günü olarak kabul edilmişti. Münir Hayri Egeli’nin aktardığına göre Ankara’dan yeni bir nüfus kâğıdı alması gerektiğinde kendisine doğduğu ay ve günün belirtilmesinin yararlı olacağı hatırlatılmıştı. Fakat o, “Sene yetişir, yoksa bir gün gelir doğum günümü kutlamaya kalkarar; sonra padişahlara benzerim,” diyerek bu öneriye karşı çıkmıştı. (ABH, 14).

Yaşamının son yılında, 20 Haziran 1938'de kabul edilen bir yasa ile de 19 Mayıs günü, Gençlik ve Spor Bayramı olarak ulusal bayramlar arasına alınmış ve Samsun’dan Anadolu içlerine doğru yol alırken yanındakilerle birlikte söyledikleri “Dağ başını duman almış,” marşı da o günleri simgeleyen marş sayılmıştı. 12 Eylül 1980 askeri girişiminden sonra Gençlik ve Spor Bayramı adına “Atatürk’ü Anma” da eklenmiştir. 19 Mayıs tarihi genel bir kabul gördüğünden yıllar sonra Mustafa Kemal’in doğum günü olarak öne sürülen 13 Mart tarihi (Haluk Şehsuvaroğlu, Cumhuriyet, 13 Mart 1962) destek bulamamıştır.

Nüfus kaydının ancak 1868’de zorunlu kılındığı Osmanlı dünyasında, bireylerin yaşamöyküleri genellikle rivayetlere dayanmakta ve efsanelerle karıştırılmaktadır. Hele söz konusu kişiler toplumda öncü ve önder duruma yükselmişlerse onlara ilişkin öyküler duygusal bir içerik de almaktadır. Bu nedenle Andrew Mango’nun, Atatürk’ün yaşamöyküsünde gerçekleri ve efsaneleri birbirinden ayırt etmenin çok zor olduğundan yakınması (Atatürk, 30), yerinde bir saptama olmakla birlikte salt Atatürk’e özgü değildir. İnsan toplulukları kendilerini etkileyen, esin kaynağı olan hangi kahraman için efsaneler yaratmamıştır ki? Kaldı ki, Mustafa Kemal’in çocukluk yıllarına ait bilgilerdeki çelişkilerin bir kısmı başta annesi Zübeyde ile kız kardeşi Makbule olmak üzere çocukluk arkadaşlarının yıllar sonra belgelerle değil, belleklerine dayanarak anlattıklarının birbirini tutmamasından kaynaklanmaktadır.

(Kaynak: Şerafettin Turan, Kendine Özgü Bir Yaşam ve Kişilik: Mustafa Kemal Atatürk, Bilgi Yayınevi, Dördüncü Basım Mart 2024, sf. 15-16-17-18-19.)